Ebru Kılıç ile Varoluş – Psikiyatri ve Psikolojide Yeni Bir Boyut

Ebru Kılıç ile Varoluş – Psikiyatri ve Psikolojide Yeni Bir Boyut

Öncelikle okuyucularımızın sizi daha yakından tanıyabilmeleri için kendinizden, çalışmalarınızdan biraz bahseder misiniz? 

Milas’ta doğdum, ilkokulu Milas’ta, ortaöğrenimimi Bursa ve İzmir’de, yüksek öğrenimimi Ankara’da tamamladım. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde öğrenim gördüm. Daha sonra Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi İnsan Hakları Hukuku Tezsiz Yüksek Lisans programını tamamladım. 1995 ile 2003 arasında çeşitli gazetelerin dış haberler servislerinde muhabirlik ve gece editörlüğü yaptım. 1999’dan beri kitap çevirisi yapıyorum. 2005’te Çevirmenler Meslek Birliği’nin kurucu üyeleri arasında yer aldım. Genellikle uluslararası güncel meseleler, bilim ve sanat tarihi, siyasal tarih, popüler bilim kitapları çevirmekten hoşlanıyorum. 

Albaraka Yayınları’ndan yayımlanan Varoluş – Psikiyatri ve Psikolojide Yeni Bir Boyut okuruna neler vadediyor?

Varoluş, sırf adı nedeniyle bile hepimizi ilgilendiren bir kitap ama içeriği bence en başta psikiyatri ve psikoloji alanlarında çalışan profesyonellere hitap ediyor. Amatör düzeyde ilgisini derinleştirmiş okurların da varoluşsal analiz yöntemini, yöntemle ilgili tartışmaları merakla okuyacaklarını umuyorum. Ayrıca sanatçıların, özellikle de edebiyat ve tiyatro sanatçılarının anlayışlarını, yaklaşımlarını zenginleştirmelerini sağlayacak bir eser olduğu kanısındayım.

Kitabın büyük bir bölümü bu yaklaşımın uygulandığı vaka analizlerinden oluşuyor ki bence en ilginç ve öğretici bölümler bunlar. Varoluşsal analizi geliştiren en önemli isimlerden biri olan Ludwig Binswanger’ın vaka analizleri bildiğim kadarıyla Türkçe ilk kez bu kitapta yer alıyor. Zaten kitap, Binswanger’ın ve diğer varoluşsal analistlerin çalışmalarının bir araya getirildiği, İngilizcede bu konuda yayınlanmış ilk derli toplu eser olduğu için de tarihsel bir öneme sahip. Yalnızca vaka analizleri değil, bu yaklaşımın tarihsel ve felsefi arka planı da uzun uzadıya tartışılıyor. Varoluş bu dolu dolu içeriğiyle Heidegger, Kierkegaard, Nietzsche, Freud ve Jung, hatta Shakespeare okumalarını da zenginleştiriyor. Varoluşçu felsefenin başlıca kaynaklarına bir daha dönme isteği uyandırıyor. Bu özellikleri nedeniyle de varoluşsal analizin başlıca kaynaklarından biri olarak görülüyor. 

Varoluş, günümüze ne söylüyor? 

Bunun aslında basit bir cevabı var: Varoluşumuzun değerli olduğunu söylüyor. İnsanlar olarak kendimiz ve içinde yaşadığımız toplum için “iyi” olanı bulmamız her zaman kolay olmuyor. Varoluş, bize delilik ve normalliğin alabileceği farklı görünümleri sunması açısından gerçekten ilginç. Bu kitabın yayımlandığı tarihten bugüne aşağı yukarı yetmiş yıl geçmiş. Yeni teknolojik devrimlerle insanlık bambaşka bir çağa giriyor. Ama insan ruhunun gıdası aynı: Sevgi. Varoluşgeçmişten gelen sesiyle bugünkü dengesizliklerimizi, aşırılıklarımızı, takıntılarımızı analiz ederken başvurabileceğimiz bir kaynak olabilir pekâlâ.  

Son olarak okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesaj ya da öneri varsa aktarmaktan memnuniyet duyarız.

Okurları yoğun düşünsel emek vermeleri gereken bir okuma süreci bekliyor. Vaka analizleri gerçekten çok ilginç ve ayrı ayrı okunabilirmiş izlenimi uyandırabilir. Ama varoluşsal analizin tarihsel, kavramsal ve felsefi boyutunun tartışıldığı bölümler de bir o kadar önemli. Sabırla baştan sona okumalarını öneririm. Varoluşçu felsefe okumaları da bu kitapla tecrübelerini muhakkak zenginleştirir. Yazarların Türkçede yayımlanmış diğer kitaplarının ve kitapta atıfta bulunulan eserlerin okuma listesine eklenmesi de çok ufuk açıcı olur. Varoluş’un tekrar tekrar dönebilecekleri bir kitap olduğunu unutmasınlar. 

Röportaj: Deniz Demirdağ Temel

Etiketler: röportaj
Ocak 20, 2025
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR