Adem Beyaz ile : Ruhun Haritası Jungcu Psikolojiye Giriş

Adem Beyaz ile : Ruhun Haritası Jungcu Psikolojiye Giriş

Adem Bey merhaba, öncelikle okuyucularımızın sizi daha yakından tanıyabilmeleri için yaşam yolculuğunuzdan biraz bahseder misiniz?

Merhabalar, lisans ve lisansüstü eğitimimden sonra çevirmenliğe ve editörlüğe başladım. Yaklaşık 12 senedir bu işi yapıyorum. Jung külliyatından eserler, benim mesleki maceramda önemli bir yer tutuyor. 

Yazarın, Ruhun Haritası: Jungcu Psikolojiye Giriş kitabını kaleme almasındaki amaç nedir? Hangi ihtiyaca binaen hazırlanmış bir çalışma?

Jung, dünya çapında çok tartışmalı bir figür. Eserlerinde birçok disiplinden faydalanması ve vizyoner sentezler ortaya koyması sayesinde hem akademide hem de akademi dışında ikonik bir şahsiyet hâline gelmiştir. Elbette böyle büyük bir figür olunca onun hakkındaki gerçekler, yalanlarla her daim karışabilir. Yazar tam da bu sebeple bu eseri kalem almış: Jung hakkında yanlış bilinen olguları düzeltmek, öğretisini efsanelerden arındırmak ve derli toplu ve duru bir Jungcu anlayış sunmak. 

Ruhun Haritası: Jungcu Psikolojiye Giriş okurlarına ne vadediyor? Çevirmen gözüyle okura böyle bir kitabın okumasını yaparken tavsiye ve önerileriniz nelerdir? Jung’un ruhu en yüksek boyutundan en alçak boyutuna, en yakınından en uzağına kadar haritalandırma tutkusunu nasıl açıklarsınız?

Jung’un eserleri çok kapsamlı ve hacimli, üstelik bazılarını ilk seferde okuyup anlamak çok zor. Daha önce hiç Jung okumadıysanız bazen nereden başlayacağınızı bile bilemezsiniz, zor kitaplardan başlamak da sizin maceranızı başlamadan bitirebilir. İşte bu kitap, bu tarz zorlukları çözmeyi vadediyor: Önce Jung’un düşüncelerini, bazen kendi kitaplarında bulamayacağımız saflıkla anlatıyor, sonra da Jungcu külliyatı iyi bir okuma güzergâhı sunuyor. 

Jung, insan ruhunun tüm boyutlarını tanımlayan ve aynı zamanda iç dinamiklerini açıklamaya çalışan bir haritası çıkartmış. Bu haritanın biz insanlar için önemi nedir?

Jung, pozitivizm-materyalizm çağının hemen ardından geldi. Geçen yüzyılın başında yazdığı yazılarda, 19. yüzyılın aksine 20. yüzyılda ruhaniyet akımlarının yükseleceğini söylüyordu ve bunda da yanılmadı. Pozitivizm-materyalizm etkisini hâlâ ders kitaplarımızda bile görsek de insanın sadece bu ideolojilerle tanımlanamayacağı anlaşıldı. Üstelik, bir birey ve kişi olmak istiyorsak ruhumuzu ayrıntısıyla bilmemiz gerektiğini de anladık. İşte bu haritanın önemi budur: Bizi birey yapar, bize kim olduğumuzu söyler. 

Jung, yayımlanmış eserleri boyunca ego-bilinci hakkında pek çok şey yazmıştır; Murray Stein da bu çalışmasına yine ego-bilinci ile giriş yapıyor. Sizce, psikolojide ego-bilincinin doğasını anlamak neden bu kadar önemlidir?

Bu soru aslında sadece Jung’u değil, belki de tarih boyunca tüm filozofları, psikologları ve psikiyatrları ilgilendirmiştir. Ego-bilinci olmadan varlık hakkında konuşmak imkansızdır, bu sebeple tüm felsefi spekülasyonların temelinde durur. Ama biz burada psikoloji ve psikiyatri sınırları içinde kalalım ve bir örnekle bu soruya bir cevap vermeye çalışalım: Ego-bilinci olmayan biri, sağlıklı sayılamaz, normal değildir, birey olduğu söylenemez, çoğu zaman karşımızda bir kişi olarak var olamaz. Takdir edersiniz ki böyle bir kişi hukukun veya yasaların muhatabı olamaz. Cezai ehliyeti olduğu söylenemez. Bir suç işlediğinde, karşımızda “kendini bilen” yahut ego-bilincine sahip biri olmadığı için, onu yargılayamayız. Düzenli bir toplumda yaşamak istiyorsak vatandaş sayılan herkesin ego-bilinci olması gerekir. 

Peki, çeviri çalışması tümüyle bir düşünce ya da yazı içeriğinin aktarılması mıdır? Bu konudaki görüşlerinizi paylaşabilir misiniz? Ruhun Haritası: Jungcu Psikolojiye Giriş kitabının çeviri sürecini bu anlamda değerlendirebilir misiniz?

Özellikle böyle teknik ve kurgu dışı eserler söz konusu olduğunda çeviri çalışmasının tümüyle bir düşünce ya da yazı içeriğinin aktarılması olduğunu düşünüyorum. Bir başka deyişle çevirmen bu süreçte olabildiğince gölgede kalmalı, hiç kendini belli etmemeli, yaratıcılığını konuşturmaya çalışmamalıdır. Bu tarz eserlerin içindeki fikirlerin doğru ve eksiksiz aktarılması tek amaç olmalıdır. Çevirmen sadece bunu sağlamalıdır. Umarım ben de bunu başarmışımdır. 

Röportaj: Deniz Demirdağ Temel

Etiketler: röportaj
Mayıs 02, 2024
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR