Orhan Düz ile Sanat ve Görsel Algı, Yaratıcı Gözün Psikolojisi

Orhan Düz ile Sanat ve Görsel Algı, Yaratıcı Gözün Psikolojisi

Orhan Bey merhaba, öncelikle okuyucularımızın sizi daha yakından tanıyabilmeleri için yaşam yolculuğunuzdan biraz bahseder misiniz?

1974 yılında Erzurum’da doğdum. Anadolu’nun çeşitli illerinde ilk ve orta öğrenimimi tamamladıktan sonra 2000 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden mezun oldum. Üniversite yıllarında edebiyat külübünde hobi niyetiyle başladığım çeviri faaliyetini zaman içinde kendime meslek belledim. Üniversiteden mezun olduktan sonra yayıncılık dünyasına adım attım ve o gün bu gündür kitap çevirisi yapıyorum. İngiliz dilinden yaptığım çok sayıda çevirinin yanı sıra derleme kitaplarım da bulunmaktadır. Hâlen İstanbul’da yaşıyorum ve kitap çevirmenliğine devam ediyorum. 

Sanat ve Görsel Algı: Yaratıcı Gözün Psikolojisi kitabının kaleme alınmasındaki amaç nedir? Hangi ihtiyaca binaen hazırlanmış bir çalışma?

Sanat etrafımızda olup bitenleri, hayatı ve giderek evreni bir görme biçimidir. Bu alanda bir klasik olarak kendini kanıtlamış bu çalışma da görsel süreci psikolojik açıdan ele almakta ve insan gözünün görsel materyali belirli psikolojik öncüllere göre yaratıcı bir şekilde nasıl düzenlediğini açıklamaktadır. Bu bakımdan başta sanat ve tasarımla uğraşanlar olmak üzere, bilim ve felsefeyle ilgilenenler için de vazgeçilmez bir kaynak niteliğinde.

Psikolojiden bahsetmeden sanatı, yaratma veya deneyimleme süreçlerini tartışmamız mümkün müdür? Sanatı ve psikolojiyi bu anlamda buluşturan noktalar nelerdir?

Biz bir nesneye baktığımızda, o nesneyi algılama sürecimize çeşitli faktörler eşlik eder. O nesnenin kokusu, dokusu, rengi, biçimi, üzerindeki şekiller ve/veya yazılar, o nesneye dair geçmişten gelen anılarımız ve benzeri birçok faktör söz konusu nesneyi algılamamızı etkiler. İşte bu algılama sürecinde psikolojik unsurlar kaçınılmaz olarak devreye girer. Ve nihayetinde zihnimizde o nesneye dair bir imge oluşur. Algılar aracılığı ile oluşan bu imgenin kişilere ve kişisel deneyimlere göre değişmesinde psikolojik unsurların rolü büyüktür.  

Gestalt kuramının sanat ile bağlantısı izah eder misiniz? Bu kuramın dünyayı ve sanatı anlamakta insanlara ne gibi bir faydası vardır?

Yazarın da bağlı olduğu Gestalt kuramı, bütün sanat dallarını etkilemiş bir kuramdır. Gestalt kuramı insanın çevresini nasıl algıladığını ve yorumladığını açıklamaya çalışır. Bu kurama göre insan algısı duyum yoluyla gelen verilerin birleşmesi sonucunda oluşur, ve bütünün algılanması parçaların algılanmasından önce gelir. Zihin algıladığı şeylerde bir bütünlük görecek şekilde yapılanmıştır. Onun için bütün, parçaların toplamından daha fazla şeyi ifade etmektedir. Bu noktadan hareketle sanatsal anlam ve ifadeyi oluştururken, duyumsanan şeylerdeki parça-bütün ilişkisini çözmek önem kazanır. Bütünsel algı sürecinin sağlanabilmesinde Gestalt ilkelerinden faydalanmak gerekir.  

Sanat ve görsel algı kavramlarının insan ilişkileri üzerindeki etkisini bu çalışma çerçevesinde değerlendirmenizi istesek neler söylersiniz?

Sanat bir algılama biçimidir. Görsel bilginin dış dünyayı algı yoluyla oluşması kişilere ve kişisel deneyimlere göre değişir. Bir nesneyi tıpatıp aynı şekilde algılayan iki insan yoktur dersek abartmış olmayız sanırım. Dolayısıyla her birimiz dışımızdaki dünyayı kendi algılarımız yoluyla zihnimizde yeniden kurarız. Kurduğumuz bu içsel dünya kendimize özgü, kişisel bir dünyadır. Böylece öznellik dediğimiz şey oluşur yani insanın başkalarından farklılaşması ve giderek biricik olması. İşte bu öznel benliğimiz sayesinde insanlar arasında anlamlı ve değerli bir yer tutarız ve ona göre ilişkilerimizi şekillendiririz.

Peki, çeviri faaliyeti nasıl bir faaliyettir? Bu konudaki görüşlerinizi paylaşabilir misiniz? Sanat ve Görsel Algı: Yaratıcı Gözün Psikolojisi kitabının çeviri sürecini bu anlamda değerlendirebilir misiniz?

Kitap çevirisi bağlamında konuşacak olursam, çeviri faaliyeti kaynak dilde yazılmış bir metni erek veya hedef dilde yeniden yazma, bunu yaparken de anlam ve üsluba olabildiğince sadık kalma faaliyetidir. İyi bir çevirmen yazarla okuru baş başa bırakabilen, bu ikisinin arasına girmeyen, neredeyse varlığını hissettirmeyen çevirmendir. Nitekim biz çevirmenler arasında meşhur bir düstur vardır: İyi çeviri, çeviri kokmayan çeviridir.

Sanat ve Görsel Algı kitabına gelecek olursam. Sanata duyduğum özel ilgi ve meraktan dolayı sanat kitaplarını çevirmekten her zaman ayrı bir keyif almışımdır. Bu kitabın çeviri sürecinde de benzer bir deneyimi yaşadım. Alanında yetkin ve kalıcı, terminoloji açısından zengin ve işlediği konular bakımından hacimli bir çalışmayı hakkını vererek çevirmek takdir edersiniz ki kolay bir iş değil. Bilgi ve tecrübenin yanı sıra özen ve sorumluluk duygusu gerektiriyor. Metne nüfuz edebilmek için zaman zaman yan okumalar yapmanız kaçınılmaz oluyor. Bu yoğun çabanın karşılığı ise zihni ve manevi bir zenginleşme oluyor. Ben bu kitap vesilesiyle sanata, özellikle de yaratıcı gözün işleyişine ve psikolojisine dair çok şey öğrendim. Hâliyle ufkum genişledi ve bundan büyük bir keyif aldım. Okurların da benimle benzer duyguları paylaşacağını tahmin ediyorum.    

Son olarak okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesaj ya da öneri varsa iletmekten memnuniyet duyarız.

Okurlara tercüme bir kitap alırken çevirmenini araştırmalarını ve çevirinin niteliğine dikkat etmelerini öneririm. Son olarak, Sanat ve Görsel Algı kitabının hak ettiği ilgiyi görmesini umuyor ve okurlara keyifli okumalar diliyorum…

 

Röportaj: Deniz Demirdağ Temel

Etiketler: röportaj
Nisan 29, 2024
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR