“A. Ali Ural’la Kitap Yolculukları” 7. Ders Notları

“A. Ali Ural’la Kitap Yolculukları” 7. Ders Notları

“A. Ali Ural’la Kitap Yolculukları” 7. Ders Notları

A. Ali Ural, A. Ali Ural’la Kitap Yolculukları 7. dersinde Türk edebiyatının önemli yazarlarından Kemal Tahir’e ve onun Devlet Ana eserine bir yolculuk gerçekleştirdi.

A. Ali Ural’dan Kemal Tahir’in yaşamına dair:

Kemal Tahir’de birçok büyük yazar gibi edebiyat hayatına şiirle başlar fakat şair kimliği pek bilinmez. “Yazan Adam” ve “Yazamayan Adam” isimli şiirleri vardır. 1910 İstanbul doğumlu yazar Galatasaray Lisesi’ne gider fakat buradaki eğitimini tamamlayamaz. Sonrasında çeşitli meslek gruplarında çalışır ama çoğunlukla yazı ve kültür işleri yapar.

Siyasi sebeplerden 15 yıl hapse mahkûm edilir ve Nâzım Hikmet ile tutuklanır. 28 yaşında tahta bir bavulla girdiği hapisten 12 yıl sonra, 40 yaşında çıkar. Cezaevinde takma isimlerle hikâyeler yazan Kemal Tahir bu süre zarfında Nâzım Hikmet’le de mektuplaşır. Hatta ona şiir şeklinde mektuplar da yazar. 

Cezaevinden çıkınca İstanbul’a yerleşen Kemal Tahir, romanlarını farklı imzalarla yayınlar ve karnını doyurabilmek için Fransızcadan cinayet romanları tercüme eder. 15 farklı takma isim kullanır, hayatını romanlarla devam ettirir ve 15 Nisan 1973’te İstanbul’da hayatını kaybeder.

A. Ali Ural’a göre Kemal Tahir’in ironik kavramları:

A. Ali Ural, Kemal Tahir’in bazı kavramları ironik bir dille hicvettiğini söyledikten sonra  Kemal Tahir’in kişisel sözlüğünden örnekler veriyor:

Şair: Kabil olduğu kadar sersem olan adam, yazdığı yalana en evvel kendi inanır.

Roman: Bir buudlu hayat.

Romancı: Vakti en bol adam.

Münekkit (Eleştirmen): Dostluğunu ve düşmanlığını asla saklayamayan.

Hikâye: Kısa yazıldığı için yazanı pek çabuk manasızlığa düşüren matah.

Hikayeci: Dilsiz meddah.

Hikâye yazmak: Yazı işleri müdürünün içi boş sütununa karalama yetiştirmek.

A. Ali Ural “Kemal Tahir’e göre roman nedir?” açıklıyor:

Kemal Tahir hikâye ile romanı kıyaslarken şöyle der: “Bu iki sanat kolunun birbiriyle hiçbir ilişiği yoktur. İlişiği varmış gibi gözükmesinin sebebi bazı yazarların hikâye konularından romanı meydana getirmeleridir. Demek ki her konudan roman olmaz, dış dünyayı romancı roman açısından hikâyeci hikâye açısından değerlendirir. Nurullah Ataç’ın bir sözü vardır, romancı bize romanına yazmadıklarını da öğretir. Eğer bir romancı bize bir insanın 24 saatini anlatırsa biz o kişinin dedesinin ve torununun nasıl biri olduğunu biliriz. Çünkü roman kişileri geçmişten geleceğe doğru yaşarlar. Romanda babasız doğmuş evlenmeden ölmüş olsalar bile bu böyledir.”

Kemal Tahir’in romanları tasnif edilecek olursa:

Kastamonu-Çankırı çevresinde geçenler: SağırdereKördumanKelleci Mehmet.

Çorum çevresinde geçenler: Rahmet Yolları KestiYedi Çınar YaylasıBüyük Mal. Kemal Tahir romanlarında Çorum ağzını tercih etmiştir. Nitekim Devlet Anaromanında da Çorum ağzı dikkate alınmıştır. Tahir’in meddah anlatımını önemsediği de görülmektedir.

Osmanlı devletinin yıkılışı ve yeni Türk devletinin kuruluşunu anlattığı romanları: Esir Şehrin İnsanlarıKurt KanunuYol AyrımıEsir Şehrin MahpusuYorgun Savaşçı

Türk tarihini ve toplumsal yapısını irdeleyen kitaplar: Bu bağlamda Kemal Tahir sadece Devlet Ana’yı tamamlayabilmiştir.

Ali Ural, Kemal Tahir’in mektuplarının onun iç dünyasına ve sanat anlayışına ışık tutması açısından önemli olduğunu vurguladıktan sonra Tahir’in köy insanını anlatırken Âşıkpaşazâde ve Evliya Çelebi’den yararlandığını da belirtiyor.

A. Ali Ural’dan Devlet Ana’ya dair:

Kemal Tahir, Devlet Ana kitabına başta “Osmanlı Çekirdeği” adını vermek istemiş daha sonra vazgeçmiştir. Romandaki gerilim Batı feodalleriyle sağlanır. Kuruluş dönemi Osmanlısının karşısına Bizans çıkarılmaz. Tarık Buğra Osmancık’da bu tutumu benimsememiştir. 

Eserde yer yer Dede Korkut esintileri de görebiliriz, Evliya Çelebi’nin dilinden faydalanmış, Çorum ağzı kullanmıştır. Bununla beraber bütün karakterlerin aynı şekilde konuşması söz konusudur. Ayrıca iyiler çok iyi kötüler çok kötüdür yani siyah beyaz bir anlatım vardır romanda. 

Devlet Ana’ya baktığımız zaman Batı’daki feodal düzende yönetenler ve yönetilenlerin ele alındığını görüyoruz. Doğu’ya özgü özellikler taşıyan devlet-reaya ilişkisinin karşılaştırıldığı bir çalışma alanı olarak da değerlendirilebilir eser. Söğüt Türklerinin genişleyerek Osmanlı Devleti’nin çekirdeğini oluşturma çabaları, kuruluş devrinin çeşitli aktörler tarafından anlatılması ve diyalektik bir anlayıştan da söz edilebilir. Kemal Tahir’in çağdaşı olan diğer yazarlar gibi modernleştirme rüzgârı vardır, ancak bunu yaparken ezber bozar yani kitabın bir tarafı muhafazakardır.

Romanı iki çizgi ile değerlendirsek burada iki öykü vardır. Biri Osmanlının kurulması diğeri ise Kerimcan’ın düşmanlardan öç almak istemesi. İç içe geçen iki kurgu, intikam ve kuruluş kurgusudur. Kemal Tahir burada son derece güçlü bir kurguyla yazılı ve sözlü edebiyatın bütün imkânlarından yararlanmış, tarihin verilerini kullanmıştır.

Devlet Ana kitabı için Kemal Tahir’e olaylardan çok tarih tezleri anlattığı söylendi ve çokça eleştirildi, onlara karşı kendini şöyle savundu Tahir: “Bir roman, bir büyük roman, gerçek roman yavaş yavaş gelişmek, cereyan etmek zorundadır. Bunun yavaş cereyan etmesi için yer yer kesilmesi duraklaması gerekmektedir.” 

Kemal Tahir bu eserle bize sanatçıların halka nasıl bakacağına dair bir pencere armağan etmiştir:

“Türk insanı tarihinde büyük devletler kurmuş ve bunları çağlarının tarihlerinde üstün bir yetenekle yaşatmıştır, bu açıdan en ileri toplumların kişileri kadar derindir ve roman kahramanı olmaya layıktır. Büyük romanlara yaratma imkânı verecek kadar güçlüdür. Türk romancısı bu insanı yaşatmak ödevindedir. Milletindeki insanlık özelliklerini dünya insanlığının değerlerine katarak dünya insanını zenginleştirmeye ulaşmak, yani romancıya düşen insana, insanın dramına yaklaşmak ve gerçeği yansıtmaktır.”

Etiketler: dersnotu
Haziran 12, 2024
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR