“A. Ali Ural’la Kitap Yolculukları” 6. Ders Notları

“A. Ali Ural’la Kitap Yolculukları” 6. Ders Notları

"A.Ali Ural'la Kitap Yolculukları" 6.Ders Notları

Kitabımız Yabancı, yazarımız Albert Camus.

A. Ali Ural, öncelikle “yabancı” kelimesinin kökeniyle ilgili bilgiler paylaşıyor ardından “Neden yabancı?” “Yabancı kelimesi nereden geliyor?” gibi soruları cevaplıyor.

A. Ali Ural, Camus’nun dünya ile ilişkisini şu cümlelerle ifade ediyor:

“Camus dünya ile ilişkisini saçmalık derecesine indirmeye çalışsa da farkında olmadan onu gökyüzüne yükseltip duruyor. Yeryüzünde olup bitenin ne kadar saçma olduğunu düşünse de yeryüzündeki varlığını bir türlü anlamlandıramasa da o yaşadığı müddetçe hayattan ve yaşama arzusundan kopamayacak.”

A. Ali Ural’dan Albert Camus’nun yaşamına dair:

1913 yılında Cezayir’de yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Albert Camus, babasını I. Dünya Savaşı sırasında kaybetmiştir ve babası onun için hep bir merak konusu olmuştur. Hatta hayatını anlattığı “İlk Adam” adlı kitabında babasını “Yabancı” olarak nitelemiştir. Eğitim süreci aile içinde gündem olan ve felsefe eğitimi alan Camus’nun zor bir çocukluğu olmuştur. 

Annesi Catherine Camus bir temizlikçidir, Babası Lucien Camus ise tarım işçisidir. Camus’nun babasının ölümüyle anneanne evi yönetmeye başlar. Bir evde 5 kişi yaşarlar. Sevgisiz bir çocukluk yaşamıştır. Sadece ilkokul öğretmeni onun farkına varmış, arkasında durmuş ve ona burs bulmuştur hatta Nobel Ödülü aldığında Camus öğretmenine teşekkür mektubu yazmıştır.

Albert Camus üniversite öğrenimini tamamladıktan sonra Simone adlı bohem bir aktris ile evlenmiş ancak evlilikleri uzun sürmemiştir. İlk kitabı yayımlandıktan sonra gazeteciliğe başlayan Camus, Fransız medyasını takip etmesi için Paris’e gönderilmiştir. Bir miktar gelir elde edince yazmaya devam etmiş ve bir piyanist ile evlenmiştir. Yazarlığın yanı sıra tiyatroya da ilgi duymuş hatta Paris’teki küçük bir tiyatronun da sahibi olmuştur. Tiyatro türünde ilk ve tek eseri 1938 yılında yazdığı Caligula’dır. 

Camus 44 yaşında Nobel Ödülü almıştır ve sadece 3 yıl sonra bomboş bir yolda giderken bir ağaca çarparak ölmüştür.

      A.Ali Ural’a göre Albert Camus:

  • Diğer varoluşçu filozoflar gibi ağdalı bir üslubu yoktur, girift cümleler kurmaz. 

  • Kavramsallığı öncelemez bunun yerine ruha dokunan cümleler yazar.

  • Kurguları sağlamdır. Merkezi kaybetmeden taş taş örer metinlerini.

A. Ali Ural, “Albert Camus dendiğinde aynı zamanda ahlak da denmelidir,” diyor. Ahlak ve insana dair güvenebileceğim ne varsa onu futbola borçluyum, diyen Camus’nun sporu ve okulu bırakmak zorunda kalışından bahsediyor. Bir süre hangi mesleği yapacağını bilemeyen Camus’nun gazeteciliğe başlayışını anlatıyor. O dönemde Jean-Paul Sartre ile tanışan Camus’nun Sartre ile dost ve dava arkadaşı olduğunu da ancak daha sonra yollarının ayrıldığını ekliyor.

Savaş sonrası Amerika turuna çıkan ve varoluşçuluk ile ilgilenmeye başlayan Camus’nun çoğu zaman varoluşçuluğu insan olma meselesiyle bir araya getirdiğinden, bunu bir felsefi akım olarak nitelediğinden bahsediyor. Ona göre dünyada ne varsa varoluşçuluğun konusudur.

A. Ali Ural’a göre Yabancı romanında:

  • Yazar kahraman arayıcılığıyla kendini anlatır. Zira aşağılık duygusuyla üstünlük düşüncesi arasında çatışma yaşamıştır hayatı boyunca.

  • Yazar tam bir varoluşçu olarak kendini gözlemektedir.

  • Yabancılaşma, modernleşme, makineleşme dünyanın temel problemleri arasındadır. Modernite modernin yanına yabancıyı da getirmiştir. İnsanların çoğu sosyolojik sebeplerden ötürü yabancılık çekmektedir. Bu yabancılık onu yalnızlaştırır bu yalnızlık onu vurdumduymaz hâle getirir.

  • Camus bu romanında modernitenin, sömürgeciliğin yarattığı insan tipini gösteriyor.

A. Ali Ural’ın romanının kahramanı hakkında analizleri:  

  • Meursault, işlediği cinayete karşı idam edileceğini bilmesine rağmen bu durum karşısında vurdumduymaz bir tavır sergilemektedir. 

  • Meursault, geleceğini etkileyecek olan mahkemede tembeldir, duyarsızdır. 

  • Meursault, dünyada her şeyin saçma olduğunu düşünmektedir. 

  • Meursault, onu idama mahkum edenlerin de bir süre sonra öleceğini düşünerek kendi ölümünü sıradanlaştırır. 

  • Meursault, idam günü yaklaştığında endişelenmekte ve çözüm yolu aramaya başlamaktadır.

  • Fakat çözüm yoktur. En iyisi daha az acı çekmek için celladın işini kolaylaştırmaktır.

A. Ali Ural Albert Camus’nun sanatçıyı nasıl gördüğünü şöyle anlatıyor:

Camus’ya göre sanatçı başkalarının katlandığı acıyı uyuşturmamalı. Toplum içinde sanatçı olarak karışamadığımız her olaya insan olarak karışmalıyız. İnsan acılarına ve güzelliğine aynı zamanda hizmet etmeliyiz.

A. Ali Ural “Camus’ya göre yazar kimin için yazar?” sorusunun cevabını aktardıktan sonra ekliyor:

Bu kitapta, çarpıcı betimlemeler mevcut, insan ruhunda derinleşildiği görülüyor, daha ilk sayfada hissediliyor bu.“Anam ölmüş bugün belki de dün bilmiyorum,” cümlesi anneden kopmuş insanın dramına atılan ilk adımdır. Anneye yabancılaşan her şeye yabancılaşır. 

Camus’ya Neden Nobel Ödülü Verildi?

Romanları özgün ve etkileyiciydi evet fakat o idam mahkumlarının giyotinle öldürülmelerine karşı çıktığı için dikkatini çekti Nobel ödül kurulunun. 1957’de kendisine Nobel Edebiyat Ödülü kazandıran eseri “Düşüş” değil idam cezasına karşı yazdığı “Réflexions Sur la Guillotine/Giyotin Hakkında Düşünceler ”adlı makalesiydi Camus’nun. Bir buçuk milyon Cezayirli kadın erkek, çocuk demeden yok edilirken kıpırdamayan dudaklar, idam cezası söz konusu olduğunda oynamaya başlıyor, katillerin insani haklarına karşı duyarsız kalmayan dünya onu “Nobel”le ödüllendiriyordu. 

 

Etiketler: okuma atölyesi
Mayıs 29, 2024
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR