A. Ali Ural’la Kitap Yolculukları 3. Ders Notları

A. Ali Ural’la Kitap Yolculukları 3. Ders Notları

 

“A. Ali Ural’la Kitap Yolculukları” 3. Ders Notları”

 

İvan İlyiç’in Ölümü romanını anlamak için önce Tolstoy’u tanıyıp anlamak gerekir. Tolstoy keskin bakışlara sahip, gözleriyle dünyadan eşsiz kareler yakalamaya çalışan bir yazardır. Tolstoy’un hakikati yansıtma biçimi onu özgün bir romancı hâline getirmiştir. İvan İlyiç’in Ölümü romanına büyük önem vermiştir Tolstoy. Burada mevzu kurgusal bir karakterin ölümü değil bizatihi Tolstoy’un kendi ölümüdür. Bu eserini kendi ölümünü hayal ederek yazmış, başkalarının ölümünü yazarken kendisinin ölümle arasındaki mesafesini azaltmaya çalışmıştır. Beş yaşında annesini kaybetmiştir o. Hristiyan geleneklerine göre annesinin ölü bedeni süslenmiş ve Tolstoy’a gösterilmiştir. Yaşamı boyunca annesini o hâlde hatırlamıştır. Gençliğinde de Paris’te giyotinle bir gencin ölümüne şahit olmuş, genç yaşta kardeşini kaybetmiş ve 30 yıl boyunca ölüm korkusuyla savaşmıştır… Yıllar içinde ölümle yaşamayı öğrenmiş, ölümü hayatın manevi bir unsuru olarak kabul etmiş ve ölümü evcilleştirmiştir.

Stefan Zweig, onu “ölümü en iyi anlatan yazar” olarak niteler çünkü İvan İlyiç’in Ölümü başlı başına ölüme ayna tutan bir kitaptır. Yine Alman filozof Heidegger bu kitap üzerinden ölüme dair felsefi yaklaşımlarda bulunmuştur.

İvan İlyiç’in Ölümü’nde İlyiç’in ekonomik ve toplumsal olarak yükselişini görürüz. İvan İlyiç, samimi hislerle yaptığı görevini bir zaman sonra yapaylaştırır. Çarlık düzenin getirdiği sorumlulukla kendine bürokratik bir koza örer ve sadece kendi makamına göre kişilerle görüşür. Bu kitap İvan İlyiç’in iç hesaplaşmalarının romanıdır. Tolstoy, bu eserinde ölümü anlatarak bizi hayatla baş başa bırakmaktadır. Hayatla iç içe olan herkes ölümle tatmak zorundadır. Bizim mezarlıklarımızın kapısında şu ayet yazar: “Her can ölümü tadacaktır.”

Kitap, İvan İlyiç’in ölüm haberiyle başlar. Yargıçlar İvan İlyiç’i sevmelerine rağmen bir anda onun yerine gelecek yargıcı konuşmaya başlarlar yani ona üzülmek yerine onun yerine gelecek yargıcı konuşurlar. Tam da burada Tolstoy, “gizli bir sevinç” tespit etmiştir hayatta kalanlarda. Kitabın ilerleyen sayfalarında İvan İlyiç’in cenazesini ziyaret eden arkadaşlarının ölüme bakışlarıyla ilgili satırlar bulunmaktadır.

İvan İlyiç’in birçok güzel sıfatı vardır ancak zaafları da vardır onun. Kendisinden üstün olanların hayat tarzına imrenmekte onlara yönelmektedir. Tolstoy İvan İlyiç’in bu yönelimini “ışığa koşan sinekler”e benzetir. Aslında sınıf atlama isteği onu erken bir ölüme de götürmüştür. Kitapta yüksek tabaka mensuplarının yaşam tarzına uyum sağlamak için yaptırdığı evinin merdivenlerinden düştüğü ve bu düşüşün sonun başlangıcı olduğu görülür. Ölüm bir anda gerçekleşmez, İvan İlyiç yavaş yavaş ölüme doğru yol alır. Tolstoy, ölüme giden sürede etrafındaki insanların İvan İlyiç’e nasıl davrandıklarına dair kareleri bize anlatır. İvan İlyiç’e acıyarak baktıklarını ve bencilce davrandıklarını yaşamdan alıntılarla gösterir. Yani bir taraftan hayat akıp giderken bir taraftan bir insan hayattan çekilmektedir. 

Roman, aynı zamanda bize kapitalizmin Rusya üzerindeki etkisiyle ilgili bilgiler vermekte bir taraftan da zamanın Rus toplumunun evlilik ilişkilerini mercek altına almaktadır. Bütün bunlar kitapta İvan İlyiç’in evliliği üzerinden anlatılmaktadır.

Tolstoy’un ölümden bahsetme nedeni dolu dolu bir hayat yaşamasıdır. 7 yılda 7 defa yazdığı Savaş ve Barış kitabında 500 karakter konuşturmuştur. Aslında hakikati aramaktadır. Yüzlerce kahramanı olmasına rağmen tek bir kahramanı vardır ve şöyle der: “Bütün ruhumla sevdiğim bütün güzelliği ile çizmeye çalıştığım tek bir kahraman: Gerçek… Dün de en güzeli oydu yarın da en güzeli o olacaktır.” Usta haklıdır ve ömrünü görmeye adamıştır. Sofia ile evlenmesinden Anna Karenina’yı bitirmesine kadar geçen huzur dolu 16 yılın sonunda sinsice büyüyen ve bütün hayatına yayılan şu sorularla karşılaşır Tolstoy:

1) Niçin yaşıyorum?

2) Hayatın anlamı nedir?

3) Ölüm karşısında ne yapabilirim?

Bu sorular Tolstoy’un günlüğüne yazdığı sorulardır. İvan İlyiç’in Ölümü de bu soruların sanatsal bir yansımasıdır. 

İvan İlyiç’in ölümü ışığa kavuşmayla anlatılmıştır. Tolstoy, kahramanının ölümünü bir mahkemeye benzetmiş ve onun ışığa doğru adım adım yürüyüşünü anlatmıştır. Kitabın her cümlesi altını çizmeye değerdir. Yalın cümlelerinin her biri ayrı bir derinlik taşımaktadır. Ayrıca yazar, tahlilleriyle insan hâllerini tek tek çerçevelemektedir. Özellikle İvan İlyiç’in ölümünün anlatıldığı satırlar… Dünya romanında bu kadar etkili bir ölüm tasviri yoktur. Tolstoy, İvan İlyiç’in ölümü öldürdüğünü söyleyerek ölümden sonra yeni bir hayatın başladığının altını çizmeye çalışmıştır. Ona göre ölüm ve hayat her biri diğerinin varlığını önemli kılan ikiz kardeşlerdir.

 

 

Etiketler: atölyenotu
Mayıs 03, 2024
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR