5. Hat Yarışması: "Dua"

 

Dua, ‘çağırmak, seslenmek, hitâb etmek’ gibi mânâlara geliyor. Dua her işin başında, gündüzde ve gecede, iyi ve kötü günde hasılı Müslüman hayatının kalbinde.

Kişi dua ile Hakk’a niyaz eder. Dua kişiyi kul eyler.

Kur’an-ı Kerim dua ile başlar. Rahmet peygamberi Muhammed (as)’in hayatında hayrın, hizmetin ve tevhide ermenin yolu, ibadetin özü olan dua ile.

Dualarla Adem (as) ’den tövbeyi, Nuh (as) ’dan bilmediği şeyde ısrar etmemeyi, İbrahim (as)’den hikmeti istemeyi, Yusuf (as)’tan tuzaklardan kurtulmayı, Musa (as)’dan işlerimize kolaylık dilemeyi öğreniriz.

Albaraka 5. Uluslararası Hat Yarışmasında dua ayetleri, hadisleri ve şiirleri Hüsn-i Hat ile yazıldı. Yarışmaya 17 ülkeden 249 eser katıldı. Toplamda 33 esere verilen ödüller; Türkiye, Suriye, Irak, İran, Mısır, Filistin, Endonezya ve BAE’nden katılan sanatçılara takdim edildi.

Sunuş

İslam dünyasında hat sanatı, vahye görünür bir şekil vermesinden dolayı, sanatların en şereflisi olarak telakki edilir. Hat meşki, kişiyi sabır ve muhabbetle bir estetik medeniyetin ruhuna çağırır. Sanatkârların gayretiyle asırları aşarak günümüze ulaşan hüsn-i
hat sanatı, zamanı ve mekânı, hülasa hayatımızı bereketlendirir. Bu sanatın ruhunun binalara, mezar taşlarına ve çeşmelere sirayet ettiği İstanbul gibi şehirlerde kendinizi bir hat albümünün sayfalarında dolaşıyormuş gibi hissedebilirsiniz.

Albaraka Türk, Türkiye’nin ilk katılım bankası olarak 35 yılı aşkın süredir iktisadi bir kuruluş olmanın ötesinde, topluma sosyal ve kültürel boyutlarıyla değer katıyor. Bu anlayışla başta hat sanatı olmak üzere Klasik İslam sanatlarının korunması, tanıtılması ve bu sanatlara gösterilen ilginin artırılması amacıyla çalışıyor.  “Dua” teması ile 5'incisi düzenlenen Uluslararası Albaraka Hat Yarışması’na celî sülüs, sülüs, sülüs-nesih, celî talik ve celî divani yazı kategorilerinde dünyanın farklı coğrafyalarından 200’ün üzerinde eser katıldı. Jüri üyelerinin hassas değerlendirmeleri sonucu ödüle layık görülen ve koleksiyonumuza ayrı bir güzellik katacak olan bu eserleri ilginize sunmaktan mutluluk duyuyoruz.

Sanata ömürlerini adamış jüri hocalarımıza ve katılımlarıyla bizleri onurlandıran sanatçılarımıza gönülden teşekkür ediyoruz. 

Melikşah Utku  

Genel Müdür   

Önsöz 

Otuz yılı aşkın bir süredir Türkiye’de hüsn-i hat müsâbakaları gerçekleştiriliyor. 1986’da IRCICA’nın başlattığı, üç yılda bir tekrarlanan bu yarışmalar, beşerî ve mâlî cihetten mütevâzı’ şartlarla gündeme gelmiş ve gittikçe gelişmeye başlamıştır. Zaman içinde, Türkiye’de olduğu kadar İslâm âleminde de alâka çeken bu hat müsâbakalarının Arap dünyasındaki ilk tezâhürü, zannederim Nisan 1988’de Bağdat şehrinde kendini göstermiş; dâvetleri üzerine biz de katılmıştık. Birleşik Arap Emirlikleri ise hat yarışmalarını “el-Bürde” ismiyle 2017’ye kadar başarılı bir şekilde sürdürdü. 

 

Türkiye’de, IRCICA’dan sonra bu işi ciddiyet atfederek ele alan
ilk müessese Albaraka oldu. Beşincisi tahakkuk ettirilen Albaraka
hat müsâbakasına iştirâk edenlerin gönderdikleri eserler, bunları değerlendirmek üzere toplanan jüriye –geçmiştekilere kıyâsen– doğrusu zor anlar yaşattı. Mükemmeliyette birbirine çok yakın bulunan bazı eserlerin hangisini öne, hangisini onun ardına koyacağımız hususunda, bir hayli zaman tükettik. Fakat avn-i ilâhî ile “sırât-ı müstakîm”i bulduğumuzdan eminim. Bundan önceki yarışmalara göre, bu sonuncusunun nitelik ve nicelik bakımından çok daha mükemmel bir mertebeye eriştiğini memnuniyetle müşâhede ettik. Bunda, hat sanatına gönül vermiş yeni nesillerin çoğalması kadar, başka yarışmaların fevkinde yüksek rakamlı mükâfatları onlara lâyık gören Albaraka idârecilerinin de şüphesiz tebrike lâyık girişimleri olmuştur. 

Yine, yarışmanın “milletlerarası” vasfına uyar şekilde, yurt dışından
ve bilhassa Arap âleminden buna katılımın yükselmesi, hüsn-i hattın artık Türkler dışında da bütün İslâm âlemince hak ettiği mertebeye kavuşturulduğunun ve zamanla bu hâlin daha artacağının delilidir, düşüncesindeyim. Hâsılı; tamamladığımız bu beşinci müsabakadan, en mükemmele varan neticeler alındığını görmekten büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. 

Prof. Uğur Derman 

Ma’rifet iltifata tâbi’dir

 

Âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd ü senâlar; Efendimiz Hz. Muhammed’e binlerce salât ü selâm olsun.

Müslüman sanatkarların eserleri, tüm anlam ve önemini İslam medeniyetinin estetik bir göstergesi olmasından alır. Hakiki manada İslâmî diyebileceğimiz eserlerin hepsinde İslam imanının tevhid esasına bağlı Allah inancı mündemiçtir. Her İslami eserde îmânî bir nur, parıltı görebilmek mümkündür. Çünkü İslâmî sanatın kullandığı dil ve üslup İslam îmânı üzerinde terakki eden medeniyetin farklı din, medeniyet, kültür ve felsefi okullar ile karşılaşması ve bu farklı unsurların olumlu yönlerini bünyesinde kendisine mâl etmesiyle tekâmül etmesi şeklinde ortaya konmuş, kendine has tarzı ve tavrı ifade eden bir dildir, üsluptur. Bütün bu İslâmî sanatlar içerisinde ise kendi dil ve üslubuyla en mümtaz yeri haiz olan şüphesiz hüsn-i hat sanatıdır.

Hüsn-i hattın bütün kaynaklarda ifade edildiği üzere en özlü tarifi: “Hat, cismani aletlerle meydana getirilen ruhânî bir hendesedir.” kelâm-ı kibarıdır. Hüsn-i hat bu tarife uygun bir güzeli arama anlayışı ve gayreti içerisinde olan hattatlar elinde asırlardır inkıtaya uğramadan var olmuştur. Diğer bir tabirle hüsn-i hat; niyet, edeb, kabiliyet, irade, sabır, azim ve kadirşinaslığa dayanan uzun bir meşk sürecinin sonunda hocanın rahle-i tedrisinde rû be rû kazanılmış beceri ile İslam yazısını en güzel bir üslupta yazma gayretinin adıdır.

Her işin güzel yapılmasını emreden Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi vesellem yazının da güzel yazılmasını emretmiştir. Buna dair rivayetler vardır. Arap harfleri İslamiyetin ortaya çıkmasından sonra gün be gün estetik unsurlarla gelişerek tekamül etmeye başladı. Bu süreç VIII. asrın ortalarından itibaren hızlandı. Türklerin İslamla müşerref oldukları anda Arap yazısı zaten uzun bir merhale kat etmiş; önemli bir sanat dalı haline gelmişti. İslamiyeti kabul eden -neredeyse bütün- milletlerin dini bir gayretle, bir şiar bilip benimsemekten gocunmadıkları Arap yazısı her Müslüman için öncelikle Rabcadır. Yani Rabbinin kullarıyla konuştuğu lisanın yazısıdır. Bu anlayış ile Arap yazısı İslam’ın zuhurundan kısa bir zaman sonra bir milletin değil bütün ümmetin yazısı, ortak emaneti halini almıştır.

Hüsn-i hat Arap yarımadasında neş’et etmiş olmasına rağmen sonraki asırlarda Türkler bu sanatın hiç şüphesiz en bediî örneklerini ortaya koymaya muvaffak olmuşlardır. Hüsn-i hattın şahikası örnekler el’an müze, kütüphane ve koleksiyonerlerde mevcuttur. Elbette ki hüsn-i hat hiçbir milletin inhisarında değildir. Fakat milletler bir sanata mühürlerini vurdukları nisbette onun kendi ruh dünyalarını yansıttığını ifade edebilirler ve o sanat onların adıyla anılır. Bütün İslam ülkelerinde tekellüm edilen; “Kur’an İstanbul’da yazıldı.” cümlesi hüsn-i hat sanatının dünyadaki mümessil milletinin Türkler olduğunun bir vesikasıdır.

Bugün gelinen noktada görüyoruz ki hüsn-i hat artık dünyanın her yerinde yazılmakta; mahir sanatkarlar eliyle İslam medeniyetinin yüz akı olmaya aday eserler ortaya konulmaktadır. Asırlardır hayatımızın her safhasında mühim bir yer tutan hüsn-i hat, yaşanılan bir travma ile 1928’den sonra değersizleştirilmiş, binlerce şaheser Hüsn-i hat eseri, kitabeleri târ u mâr edilmiştir. Bu vaka bir milletin tarihine nispetle kısa sayılabilecek bir zaman diliminde cereyan etse de yıkımın etkileri bugün hâlâ devam etmektedir. Ne var ki hüsn-i hat yok olmaya yüz tuttuğu bir zamanda hamiyetperver vatan evlatlarının elinde yeniden hayat bulmuştur. Elhamdülillah. Türk gençliğinin, kökü mazide olan böyle asil bir sanata olan ilgisi her geçen gün artmakta; ortaya konan yazılarda, hüsn-i hattın eski kıvamını ankarîbizzaman yakalayacağının neşvesi görülmektedir. Burada bu sanata gönül vermiş gençlerin cesaretlendirilmesi, gayretlerinin semeresini;

Ma’rifet iltifata tâbi’dir, 

Müşterisiz metâ zâyi’dir

mısdakınca almaları onları cesaretlendirecektir. Sanat saltanatsız olmaz tabiri meşhurdur. Sanat ve sanatkâr, geçmiş zamanda zevk-i selîm sahibi zevat-ı kirâm tarafından hep himaye edilmiş; gün gelmiş padişahlar hattatların hokkalarını tutmuş, onlara hizmet etmiştir. Bu manadan olmak üzere Albaraka’nın içtimai sahada milletin menfaatine olan faaliyetlerde sorumluluk bilinciyle özellikle geleneksel sanatlarımıza yaptığı katkılarla yükümlülüklerini fazlasıyla yerine getirdiğini görmekteyiz. Geleneksel hale gelen; ülkemizin kültür ve sanat ortamına nitelikli sanatkar ve sanat eserlerinin kazandırılmasında önemli bir görevi ifa eden hüsn-i hat müsabakaları Albaraka’nın bu sanata ve hattatlara sunduğu önemli hizmetlerdendir. Kendilerini bu asil sanatımıza yaptıkları kadirşinas faaliyetlerden dolayı tebrik ediyorum. 2005 yılında başlayan ve her geçen gün katılanların bir önceki müsabakalara nispetle daha muvaffakiyetli eserler yazmaları bu faaliyetlerin ne kadar faydalı olduğunu göstermektedir. Sanatı ve sanatçıyı geliştirmeye teşvik edici bu tür müsabakaların devamını Cenâb-ı Allah’tan niyâz ediyorum.

Hasan Çelebi

Yarışma Jürileri

Uğur DERMAN

Hasan ÇELEBİ

Savaş ÇEVİK

Davut BEKTAŞ

Ali TOY

Mehmed ÖZÇAY

M. Hüsrev SUBAŞI

cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR